11 Şubat 2009 Çarşamba

İyi ki doğdun Darwin!

Radikal'e gönderdiğim Darwin Günü yazısı, bakalım yayınlayacaklar mı?

(Aynı zamanda Biyolokum'un ve Uygar Polat'ın yazılarını da tavsiye ederim.)

İyi ki doğdun Darwin!

12 Şubat 2009, evrim kuramının kurucusu Charles Darwin’in 200. doğumgünü. Aynı zamanda 2009, Darwin’in başeseri Türlerin Kökeni kitabını yayınlanmasının da 150. yıldönümü. Bu vesileyle, dünyanın dört bir yanındaki evrimciler, Darwin ve mirasını kutlayan ve bunları daha geniş bir kitleye ulaştırmaya çalışan etkinlikler düzenleyecekler. Türkiye’de de Darwin’i ve evrim kuramını daha geniş kitlelere ulaştırmaya çalışan giderek büyüyen ve görünürlüğü artan bir kitle boş durmuyor. Bu sene yapılacak etkinliklerden öne çıkan bir tanesi, uluslararası katılımla Mayıs ayında İstanbul’da gerçekleştirilecek olan II. Evrim, Bilim ve Eğitim Sempozyumu (http://www.evrimsempozyumu.org/).

Ancak çoğu gelişmiş ülkedeki akranlarından farklı olarak, Türkiye’deki evrimciler birbiriyle çelişen, biri bilimsel, biri de toplumsal iki olguyu bağdaştırmaya çalışmak zorundalar. Birinci olgu, evrimin kendisi. Biyolojik evrimi, yani türlerin ortak atadan türedikleri ve doğal seçilim yoluyla çevrelerine uyum sağladıkları önermesini destekleyen kanıtlar sayılamayacak kadar çok. Evrim, Dünya’nın güneşin etrafında dönmesi gibi, bir gerçek. Darwin’in başlattığı, evrim olgusunu açıklayan kuram da herzamankinden daha canlı ve bilim tarihinin en sağlam kuramlarından biri olmaya devam ediyor. Rus asıllı Amerikalı biyolog Theodosius Dobzhansky’nin ünlü “Evrimin ışığı altında bakmadan biyolojide hiç bir şeyi anlamak mümkün değildir” sözü, ilk söylendiğinden beri doğruluğundan bir şey kaybetmedi. Tam tersine, evrimsel düşünce hergün yeni alanlara uygulanıyor. Öyle ki, artık “Evrimsel uygulamalar” adında, evrimi uygulamalı bir bilim olarak kabul eden ve tıptan doğa korumaya kadar bir çok alanda uygulamalarını yayınlayan bir bilimsel dergi bile var. Üstelik, evrimsel düşüncenin etkisi yalnızca biyolojiyle de sınırlı değil. Yaygın bir örnek olarak, biyolojik evrimden esinlenerek tasarlanan “genetik algoritmalar” mühendislikte kendine pek çok uygulama alanı buldu.

Bilimsel olarak geçerliliği kanıtlanmış evrim olgusu ile çelişen toplumsal olgu ise, Türkiye’de Darwin ve evrim kuramının geniş kitleler tarafından kabul edilmiyor olması. 2006’da yapılan bir araştırmaya göre evrimi kabul etmeyenlerin en çok olduğu Avrupa ülkesi Türkiye . Başka bir çalışmaya göre, Türkiye’nin yarısından çoğu evrim kuramının doğru olmasının mümkün bile olmadığını düşünüyor . İnternet forumları, Facebook grupları gibi ortamlarda evrim tartışması ateşli bir biçimde (genelde çoğu yaratılışçı olan katılımcılara karşı bir avuç evrim yanlısının çabasıyla) sürüyor. Bu tartışmalarda Darwin’e yapılan kişisel hakaretlere rastlamak bile pek sıradışı değil.

Bu iki olguyu birbiriyle nasıl bağdaştırabiliriz? Eğer evrimin gerçekliği bu kadar açık olarak kanıtlanmış ise neden Türkiye’de bunca insan doğruluğunu kabul etmiyor?

Bu sorunun iki yanıtı var: birincisi evrim hakkındaki bilgi eksikliği ve yanlış bilgilendirme. 1970’lerden itibaren ortaokul ve liselerimizde evrim konusunda giderek daha az şey söyleniyor, daha da kötüsü dini temellere dayalı bir yaratılışçılık görüşü fen bilimleri ve biyoloji kitaplarında ve derslerinde yer buluyor . Evrim kuramını anlatması gereken bir çok biyoloji öğretmeni bile evrimi doğru bulmadıklarını söylüyorlar . En son onaylanan ilköğretim fen bilgisi kitabında yaratılışçılık yer almasa da, evrim ve doğal seçilim konuları anlaşılması zor ve ikna edicilikten uzak bir biçimde anlatılıyor. Hal böyle olunca evrimi “insanın maymundan gelmesi,” ya da “bütün canlıların rastlantısal olarak bir anda meydana geldiği” gibi yanlış biçimlerde tanımlayan çok. Halbuki evrimi destekleyen veriler ve evrim kuramının yapısı çok açık ve net anlatılabilecek, anlaşılabilecek şeyler. Burdaki bir teselli, gönüllü gruplar sayesinde İnternet'te bu konuda giderek daha fazla Türkçe kaynak bulmanın mümkün olması. Özellikle http://evrimianlamak.org sitesini okurlara tavsiye ederim.

Evrimin az kabul görmesinin ikinci sebebi de birincisiyle bağlantılı: toplumumuzda yaygın olan bir kanı, evrim kuramının dinle, özellikle de İslam’la bağdaşmadığı yolunda. Bu iddianın temelinde evrime inanmanın materyalizm felsefesine, yani maddeden başka bir şeyin varolamayacağı iddiasına inanmayı gerektirdiği düşüncesi var. Hatta bir çok yazar ve din adamı, Darwin’in, Karl Marx ve Sigmund Freud ile birlikte materyalizmi yaymaya çalışan bir kumpasın parçası olduğunu kendinen menkul bir gerçekmiş gibi tekrarlayıp duruyor. Bunlar, Darwin gibi hayatının çoğunu İngiltere’de Kent’teki evinden ayrılmadan, kendi halinde araştırmalarını yürütüp kitaplarını yazarak geçirmiş bir bilimadamı için büyük iddialar. Ama yine de sormaya değer: evrimi kabul etmek gerçekten materyalizmi de kabul etmeyi gerektiriyor mu?

Bu sorunun yanıtı hayır, gerektirmiyor. Burada bilimsel yöntemin maddeye dayalı olması ile bir felsefi tutum olarak materyalizmi birbirinden iyi ayırdetmek gerek. Bir felsefe olarak materyalizm gerçekten elle tutulur, gözle görülür maddeden başkasının varlığını yadsır. Dolayısıyla felsefi materyalizmi kabul ederseniz Tanrı kavramını dışlamış olursunuz. Ancak evrimi kabul etmek böyle bir felsefi tutum takınmayı gerektirmiyor. Tek gereken bilimsel yöntemi benimsemeniz, o da gözlemlediğimiz bir olayı elle tutulur, gözle görülür süreçlerle açıklamaya çalışmak anlamına geliyor. Bilimsel yöntemin maddeye dayanması, doğayı anlamak için kullanılan bir yöntemi yansıtıyor, neyin gerçek olup neyin olmadığı konusunda bir iddiayı değil. Bir benzetme kullanırsak, nasıl bir doktor hastasının sorununu anlamak için elle tutulamayacak, cinler ya da periler gibi açıklamalara rağbet etmiyorsa, evrim bilimi de türlerin kökenini anlamak için doğaüstü bir açıklamaya başvurmuyor. Başvurmasına da gerek yok doğrusu, çünkü türlerin kökenini bilimsel yöntemle açıklamada son derece başarılı.

Ancak bu demek değil ki evrim doğaüstü bir yaratıcının olmadığını varsayıyor ya da kanıtlıyor. Tam tersine, evrim konusunda bildiklerimizi Tanrı’nın canlıları nasıl yarattığının bilgisi olarak kabul edenler ve evrim sürecinde milyarlarca yıl devam eden bir yaratılış olayını görenlerin sayısı hiç de az değil. Günümüzde birçok farklı dinden evrimsel biyolog hem mesleğini icra edip hem de inancını yaşıyor. Galileo’yu neredeyse yakacak olan Katolik kilisesi bile evrim kuramının türlerin kökeninin en iyi açıklaması olduğunu kabul ediyor. Papa hakkında birçok sey söyleyebilirsiniz, ama materyalist ve inançsız olmakla suçlayabileceğinizi düşünmüyorum. Dolayısıyla hem evrimi kabul edip hem de inançlı olmak mümkün.

Sonuç olarak evrim kuramının dini zayıflatmaya ve çökertmeye yönelik materyalist bir kumpas olduğu görüşü gerçeklere dayanmıyor. Evrim, materyalist felsefenin ürünü bir propaganda aleti değil, tıpkı yerçekimi ya da elektrik gibi gözlemlenebilen, tutarlı bir kuramla açıklanabilen ve hatta topluma fayda yaratmak için kullanılabilen bir olgu. Bunu inkar etmenin, geceye gündüz demekten farkı yok.

O yüzden gelin Darwin’in 200. doğumgününde evrim hakkında daha çok şey öğrenelim ve öğrendiklerimizi açık fikirle değerlendirelim. Darwin de bundan başka bir şey istemezdi herhalde.

1 yorum:

  1. Öncelikle kumpanyanızı içten kutluyorum, yeni keşfettim ve elimden geldiğince takip etmeye çalışıcam.

    Erol:

    Bu yazını da çok beğendim, umarım bu gazete ya da bir diğerinde yayınlanır. Yalnız, hitap ettiği kitleyi düşünerek gözüme batan bir noktayı not düşeyim istedim: sondan ikinci paragraftaki ''...ve hatta topluma fayda yaratmak için kullanılabilen bir olgu.''

    Senin bu bağlantıda düşünmediğinden adım gibi eminim. Ama Darwin ve toplum kelimelerini yan yana gören bir çok duyarlı insan 'Sosyal Darwincilik'i ve bu kavramın Irkçı bağlamda ne kadar da canavarca kullanıldığını anımsıyorlar. Belki böylesi yanlış anımsatmaları önlemek için ne tür bir faydadan bahsetiğini bir örneklede olsa açıklamalısın.

    sevgiyle,

    Murat,
    (odtü fizik '05)

    YanıtlaSil