Önce, bir kaç hafta önce yapılan Bilim Teknik Yüksek Kurulu toplantısıyla ilgili haberler geldi. NTVMSNBS'nin haberine göre, toplantıda Başbakan elimizdeki yerli üretim füzelerin menzilinin düşük (150 km) olmasından yakınmış, ve TÜBİTAK'tan 2500 km menzilli füze yapmasını istemiş. Bu istek karşısında anladığımız kadarıyla sayın Altunbaşak bu hedefi hemen kabullenmiş. Milli bilim politikamız da böylece çizilmiş durumda: ilk hedefimiz 2500 km ötesi, ileri!
![]() |
Ankara'dan 2500km neresidir diye merak edeniniz varsa diye. Lüksemburg'u uzun zamandir gözümüz tutmuyordu zaten; yeni füzemiz sayesinde ayağını denk aldığından emin olabiliriz. |
Gelelim diğer habere: TÜBİTAK, geçtiğimiz cuma günü başkanla basın mensuplarını bir araya getirecek bir kahvaltı toplantısı düzenlemiş. Bence oldukça olumlu bir fikir; bilim medyada çok az yer buluyor, bulunca da keşke bulmasaydı dedirtiyor. Ülkenin en önemli bilim kuruluşlarından birisinin başkanının medyayla bağlantılar kurması takdire şayan. Tabi olumlu görüşler sayın Altunbaşak'ın toplantıda söylediklerini duyana kadar devam ediyor. Çoğu kişi Darwin yorumuna takıldı, ama toplantının geri kalanında başka türlü konuşmuş olsa tek başına bu dedikleri o kadar batmazdı bana. Ne yazık ki öyle olmadı.
Sol.org'un haberine göre, TÜBİTAK'ın projeleri arasında, Acun Ilıcalı diye bir karakterin sunacağı, bilimadamlarına yönelik bir yetenek yarışması, raftan indirecekleri 300 "çok değerli" proje ve İngiltere'nin 5. zengin kişisinden (şu listeye göre Ernesto ve Kristi Bertarelli çifti) alacakları
Basın mensupları ile kahvaltıdan bir görünüm (kaynak: TÜBİTAK) |
Aslında TÜBİTAK'ın bilim politikasıyla ilgili bir çok resmi ve ciddi dökümanı var, web sayfasından ulaşabileceğiniz. Bir sürü yöneylem lingosu ve minimum editlenmiş rakam/grafiklere boğulmuş bu dökümanları okumak biraz eziyetli, ama benim bunlarla geçirdiğim saatlerden çıkardığım açık sonuç, TÜBİTAK'ın var gücüyle uygulamalı alanlara yöneliyor olması. Daha anlaşılır bir döküman isterseniz, mesela Yücel Altunbaşak'ın Bilim Teknoloji Yüksek Kurulu'ndaki sunuşuna göz atın. Sunuşun neredeyse tamamı, AR-GE çalışmalarının özel sektörle nasıl daha iyi entegre edileceği üstüne. Öte yandan, uygulamalı bilimler içinde bile geçmişe yönelik bir bakış açısı var, gelişmiş ülkelerin 20-30 sene öncesinde yapıp bitirdiği şeylerle (uçak, füze) ilgilenme eğilimi. Örneğin 21. yüzyılın ortalarında iklim değişikliği büyük teknolojik ihtiyaçlar doğuracak ama bu konu hiç bir politika belgesinde zikredilmiyor.
Gelelim Darwin'e. Ne bekliyorduk bilmiyorum ama, yine de hayal kırıcı. Belli ki Altunbaşak tartışmalı konulara girmek istemiyor, hay hay, girmesin. Ama tartışmadan kaçınmanın 150 senelik bilim tarihini bir kalemde silip atmadan izlenebilecek yolları var. Deseydi ki, "Evrim olgusu ve bilimi, verilerle desteklenmiş, artık doğruluğu su götürmeyen şeyler. Bunları tartışmayalım. Ama evrim olgusunun dini inanç, Tanrı'nın varlığı yokluğu konusunda ne anlama geldiği konusunda bir çok görüş var, ben bunlar hakkında yorum yapmam. Vicdan özgürlüğü var, isteyen istediğine inanır, bize yanlışsın demek düşmez," desin. Biz de bunu yazmak zorunda kalmayalım.
Ancak TÜBİTAK başkanımız belli ki hem bilimin hem de onu üreten ulusun değerinin, yaptıkları füzelerin sayısı ve menziliyle ölçüldüğü görüşünde. Üzüntü verici.
![]() |
İkinci Dünya Savaşı'nda Amerikalılar'ın milli beraberliği pekiştirip füze ve uçak üretimini artırmak amacıyla hazırladığı posterler. Yurtçapında kurulması planlanan bilim merkezlerinde bu tarz posterlere rastlayabileceğimizi öngörüyorum. Çift kafalı Nazi-Japon canavarı yerine mesela Darwin-Wallace kullanılabilir. (kaynak: Wikipedia) |