1 Temmuz 2009 Çarşamba

Einstein'ı çürütmek -- II

Efendim, blogumuz uzun bir süredir durgun, biliyorsunuz. Ancak görünen o ki, bazı "eski" yazılarımız (internet zamanında) sonradan keşfediliyorlar. Bir süre önce bir Türk fizikçisinin Einstein'in görelilik kuramını "çürütmesi" ve bunu basın açıklamasıyla dünya kamuoyuna sunması konusunda yazdığım yazı da öyle oldu.

Yazı ilk yayınlandığında bir kaç yorum almıştı. Çoğu yorum "ben de anlamadım bu işin aslını," diyordu. Birkaç hafta önce ise yazı belli ki söz konusu fizikçi Sayın Prof. Dr. Tolga Yarman'a daha yakın çevrelere ve sonunda da hocamızın kendisine ulaşmış. Hocamız da sağolsunlar nacizane blogumuza birkaç satır yorum yazmaktan gocunmamış, dahası üşenmeden neredeyse cümle cümle yanıt vermiş. Ben biraz daha genel olarak devam edeceğim, kusura kalınmaz ise.

Öncelikle hocamız kendisi ve üniversitesi hakkında yazdıklarımın üslubundan alınmış sanırım. Ben de yazıyı tekrar okuyunca bazı sert kaçan ifadeler gördüm; bugün yazsaydım başka türlü yazardım herhalde. Gerçi blog gibi dinamik bir ortamda bunlar olabilecek şeyler, ama yine de, fazla ileri gittiysek affola. Öte yandan, sayın Yarman'ın yazdıkları, konu hakkındaki fikrimi pek değiştirmedi maalesef.

Bu basın açıklaması olayında bana esas ters gelen şey yöntemle ilgili idi: hakemli bir dergide yayınlanmak üzere daha gönderilmemiş bir deneyin sonuçlarını basın açıklamasıyla, hem de sansasyonel olarak ("Einstein'i çürütmek" gibi sözlerle) duyurmak, kabul edilen bilimsel normların dışında ve "reklam kokan" bir hareket. Bu akran denetimi geleneğinin (peer review), tıpkı demokrasi gibi, eksikleri var (özellikle bunun gibi tartışmalı konularda) ama buna rağmen elimizdeki en iyi yöntem. Basın açıklamalarıyla yeri tutulabilecek bir şey değil. Sayın Yarman'ın yorumunda belirttiği gibi basın açıklamasını tek başına değil, çalışma ortaklarıyla yapmış olması da durumu kurtarmaya yetmez, mesele Yarman'a kişisel olarak güvenmememiz değil, sonuçların ne de anlatılış şeklinin bağımsız bir denetimden geçmemiş olması.

Sayın Yarman bir çok link vermiş yorumlarında, bilimsel makalelerine örnek olarak (gerçi linklerden bazıları çalışmıyor), bunların arasında bahsi geçen deneyin yayınlandığı makale de var. Öncelikle kendisini ve çalışma arkadaşlarını bu yeni yayınlanan makaleleri için tebrik ederim. Ama bunun yayınlanması yöntem ile ilgili dediklerimde bir değişiklik yaratmıyor, zira makale ben yazıyı yazdıktan sonra, Ocak 2009'da dergiye gönderilmiş. Benim dediğim ise (40. baskı), insanların bloglarında hakkında ileri geri konuşacağı basın toplantıları düzenlemeden önce bu sonuçları hakemli dergide yayınlamak gerektiği. Hayır, sonuçlar dünyaya yaklaşan bir göktaşının yörüngesi ya da domuz gribinin DNA sekansı ile ilgili olsa anlardık, ama sanırım bu teorinin o kadar da aciliyeti yok. (Gereksiz bilgi: domuz gribinin sekansı elde edildiği gibi açıklanmasına rağmen, hiç vakit geçirmeden, bir kaç hafta sonra Nature'da da yayınlandı.)

Bir de tabi yapılan araştırmanın gerçekten Einstein'ı çürütüp çürütmediği meselesi var. Çok uzatmadan söylemek gerekirse deney, 1963 yılında yapılmış, genel göreliliğin öngördüğü zaman yavaşlamasını ölçen başka bir deneyi (biraz değiştirerek) tekrarlıyor, ve orijinal sonuçlardan farklı sonuçlara varıyor. Bunun önemi, ilk deneydeki sonuçların genel göreliliğin dayalı olduğu yerçekimiyle ivmeli hareketin birbiriyle eşdeğer olması ilkesinden yapılabilecek öngörüyle örtüşmesi, yeni sonuçların ise örtüşmemesi*. Yeni bulgu genel göreliliğin öngördüğünden daha fazla yavaşlama olduğunu gösteriyor, ki bu üstüne gidilmesi gereken ilginç bir bulgu olabilir. Ancak bu bulgu genel göreliliği çürütüyor demek için çok erken, zira genel görelilik (ve zamanın yavaşlamasıyla ilgili öngörüleri) başka bir çok gözlem tarafından destekleniyor, başka bir çok problem için hesaplamalarda başarılı olarak kullanılıyor**. Bu deneyde sonuçların farklı çıkması ilginç, ama bu deney sonunda "Türk bilimadamı Einstein'i çürüttü" demek, bence en iyi ihtimalle abartma.

Bütün bunlar bir yana, bu makale esas sorunumu tam çözmüyor da. Yazarlar makalenin sonunda sonuçlarının klasik görelilikle çeliştiğini ama Yarman'ın teorisine daha yakın olduğunu söylüyorlar, ama ne teori var ortada, ne de en azından kabaca bir paragrafda o teorinin ne farkı olduğundan bahsedilmiş. Sayfalarca teoriden bahsetmek zorunda değiller elbette, makale bir deney makalesi sonuçta. Ama başa dönersek, basın toplantısının konusu, bir Türk bilimadamının kuramının Einstein'ınkini altetmesi. Şu halde elimizde olan ise, anormal gözüken bir deneysel sonuç, ve tam olarak ne yaptığını bilmediğimiz bir teori -- yalnızca bu deneyleri motive ettiği ifadesiyle Yarman'ın 2005 ve 2007 senelerinde Rusya'da yapılan iki konferansta sunduğu bildirilere atıf yapılmış. Teknik olarak bunlar yayınlanmış sayılabilir, ama bu kadar önemli olduğu söylenen bir teorik gelişmenin, ve Yarman'ın teorisinin neyi öngördüğünün en azından internetten erişilebilir bir dergide yayınlanması iyi olurdu.

Lafı daha fazla uzatmanın gereği yok. Kişisel olarak tartışmalı işlere el atan, anaakım düşüncesine karşı çıkanlara sempatim büyük. Ben de kendi çapımda böyle birşey yapmaya çalışıyorum (hatırlatın da bir ara anlatayım ne yaptığımı). Bilimsel yayın işinde ne kadar haksızlık ve politika, çıkar vs. olduğunu ilk elden defalarca gördüm. Ama bunları bahane edip sansasyonel basın toplantılarına girişmek arabayı atın önüne koymak demek. Hele bizim ülkemiz gibi bilim okur-yazarlığının yerlerde süründüğü, gazetelerde bilim haberciliğinin acınası durumda olduğu yerlerde, en hafif tabirle, büyük sorumsuzluk. Bütün bu basın toplantıları ve fantastik iddialar, en sonunda bilimin toplum nezdinde karikatürleşmesine ve mesleğin itibarının azalmasına yol açacaktır. Benim tepkim de bunadır.


*Merak edenler için ilk deneyi yapan Walter Kündig'in makalesi burada. Deneyin ana fikri, zamanın yavaşlamasını, dönen bir platform üstüne yerleştirilmiş bir gama ışını kaynağının frekansındaki değişimi gözlemleyerek ölçmek. Yeni deneyi yapan, aralarında Yarman'ın da bulunduğu ekip, başka bir makalede aslında bu ilk deneyde de verilerin işlenmesinde bazı hataların yapıldığını ve onun sonuçlarının da genel göreliliği desteklemediğini iddia ediyor.

** Merak ettim, bu ne kadar önemli bir deneydi diye, genel göreliliği destekleyen, bahsi geçen 1963 makalesine SCI'de yalnızca 45 atıf yapılmış. Yani bu makale bu tarz işleri yapanlar arasında az çok bilinen, ama genel göreliliğin en önemli kanıtlarından biri olmaktan çok uzak bir deney.

Başka bir not: Yarman'ın şu anda sitede bulunan yorumlarının altında yaklaşık aynı uzunlukta, İngilizce bir kaç yorumu da vardı. Ancak bu yorumlar hem İngilizce oldukları, hem de bizimle alakası olmayan, başka bir blogdaki eleştirilere yanıt verdikleri için onları sildim. Aynı yorumlar, söz konusu diğer blogda mevcut, ilgilenenlere bakmalarını tavsiye ederim. Ayrıca Tolga Yarman'ın yorumlarından yalnızca birkaç dakika sonra (ne büyük bir tesadüf), bizim için bir ilk daha gerçekleşti; blog sahibi olmanın insan egosu üstündeki etkilerine dair bir mani içeren bir yorum geldi. Anatomik referansları nedeniyle maalesef onu da silmek zorunda kaldık. Kullanıcı adı Oz. olan kişinin alınmayacağını umuyoruz.

Son not: Sayın Yarman'ı "Wikipedia sorumluları" tarafından hazırlanan sayfası için de kutlarız. Büyük düşünür Dr. Stephen Colbert'in bize öğrettiği üzere, Wikipedia'da yazıyorsa, doğru demektir, biz birşey diyemeyiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder