12 Ağustos 2008 Salı

Nasil bilim haberciliği yapılmaz

Dün gazetelerde Yeditepe Üniversitesi'nde yapılan bir araştırma ile ilgili bir haber yayınlandı. Habere göre Genetik ve Biyomühedislik Bölümü'nden araştırmacılar "tıpta devrim yaratacak" bir "buluş"a imza atmışlar. Haberden anlaşılana göre 20 yaş dişinin gelişiminde rol alan diş folikülü* hücrelerinden elde edilen kök hücrelerin yeniden programlanarak embriyonik kök hücre elde edilmesi söz konusu.

Haber önce Mütevelli Heyeti Başkanı Bedrettin Dalan'ın açıklamalarıyla başlıyor. Ben hayatımda hiç bir üniversitenin mütevelli heyeti başkanının o üniversitedeki araştırmayı duyurmak için basın açıklaması yaptığını duymadım. Sanırım bunda biraz "mal sahibi" mantalitesi var. Dalan'ın yapılan iş konusunda biraz fikri olduğu ama anlayışının çok basit bir düzeyde kaldığı belli. Ama olabilir böyle şeyler, esas meselem o değil.

Efenim sonra sazı sayın bölüm başkanı Prof. Dr. Fikrettin Şahin alıyor. Hoca efendi acaba araştırmayı bizzat yürüten öğretim üyesi mi yoksa sadece bölüm başkanı olduğu için mi konusuyor bilemiyoruz -- haberin hiç bir yerinde bu söylenmiyor. Prof. Dr. Şahin'in web sayfasına göre kendisi bitki patojeni olan mikroorganizmalara karşı bütünleşik mücadele yöntemleri üzerine çalışıyor, o yüzden araştırmayı kendi yapmış olması pek olası değil. Araştırmayı bizzat yapan kimseden (ki bu kimse öğretim üyesi değil, muhtemelen bir doktora ya da master öğrencisi) hiç bir şekilde bahsedilmiyor. Onun yerine sahneyi mütevelli heyeti başkanı ve bölüm başkanı paylaşmışlar gözüküyor. Bölüm sayfasına bakınca kök hücrelerini doğrudan araştırma alanları arasında listeleyen iki genç (ve kadın) öğretim üyesi var, onların ismi haberin hiç bir yerinde anılmıyor. Belki de gerçekten bu araştırmada parmakları yoktu, ama gazeteciler kimsenin ismini vermediği için bu soru akıllarına geldi mi gelmedi mi bilmiyoruz bile.

Neyse efendim geçelim bu "credit" meselesini. Yapılan işin kendisine gelelim. Efenim yukarıda belirttiğim gibi sanırım olay 20 yaş dişinden elde edilen kök hücrelerin yeniden programlarak embriyonik kök hücre haline getirilmesi. Sanırım diyorum, çünkü ne Dalan'ın (ki kendisi bu yüzden suçlanamaz) ne de Prof. Dr. Şahin'in açıklamalarından pek bir şey anlaşılmıyor. Prof. Dr. Şahin'in açıklamaları biraz daha anlamlı, ama akılda yine o kadar çok soru kalıyor ki hiç bir şey söylemese de çok farketmeyecek. Diyor ki Prof. Dr. Şahin "dental folikül hücreleri [dental yerine diş dese olmaz çünkü] doğumdan sonra doku üreten tek kök hücre türü. Şimdi: kök hücre ne demek, doku üretmek ne demek, bunlar neden önemli? Neden bu bizi ilgilendirmeli? Bu soruların yanıtları ne Prof. Dr. Şahin'in beyanatında var ne de gazeteci arkadaş bu konuda bir açıklama vermiş. Neyse ki Türkçe Vikipedi'de bu konuda biraz bilgi var, o yüzden ben de girmeyeceğim bu konulara. Zaten esas mesele de bu değil. Aynı eleştiri plazmiler, virüs vektörleri (vektörleri fizik konusu mu sanırdınız?) vesaire gibi yazının sağına soluna serpilmiş bir çok terim ve kavram ile ilgili de yapılabilir. Prof. Dr. Şahin bu kelimeleri öylesine atıyor ortaya, ama ne teknik açıdan yeterli detay içeren bilgi verdiği ne de adam gibi temel düzeyde açıklama yaptığı için hiç bir şey söylememiş oluyor. Biyoloji okuyalı uzun zaman olmuş (ya da hiç okumamış) nüfusumuzun büyük çoğunluğu için bu laflar muhtemelen aşağı yukarı "hobo hobo hobo" anlamına geliyordur. Sebep de bu insanların cahil ya da aptal olması değil, anlatanın anlatamaması. Bu bahsedilen şeyleri 7 yaşındaki ilkokul öğrencisine bile anlatmak mümkün, ama bu öyle yarı türkçe yarı ingilizce-latince terimleri arka arkaya sıralayarak olmaz. Ben biyolog olmama rağmen baya düşünmek ve biraz araştırma yapmak zorunda kaldım bu açıklamanın ne anlama geldiğini. O zaman bile bir çok varsayım ve açıklanmamış nokta kalıyor. Mesela viral vektörler yerine plazmid kullanınca neden kanser riski azalıyor, bu konuda hiç bir şey söylenmemiş ki araştırmanın en önemli noktası bu gibi. Daha temel olarak, viral vektörler ya da plazmidler neden lazım, o bile söylenmemiş. (Cevap: Kök hücreyi yeniden programlayıp embriyonik kök hücre haline getirmek için içine birkaç tane yeni gen koymak gerekiyor, ondan bu yöntemler kullanılıyor, ama bundan yazının hiç bir yerinde bahsedilmiyor.)

Tabi burda esas sorumluluk gazetecilerin, zira onların işi insanlara anlaşılır ve doğru haber vermek. Ama bu haberde içerikle ilgili tek yaptıkları Dalan ve Prof. Dr. Şahin'in sözlerini olduğu gibi aktarmak. Haberin hazırlanması sırasında hiç bağımsız araştırma yapılmadığı çok bariz.

Son ve en önemli olan nokta da bütün bu yaygaraya karşı bu araştırmanın bilimsel açıdan gerçek önemini bilmiyoruz, bilemeyiz de. Bunun da yukarıdaki araştırmanın ne olduğunu adam gibi anlatamama sorunundan daha ciddi bir sebebi var: bahsi geçen araştırma henüz hiç bir hakemli dergide yayınlamamış. Yayınlanmak üzere hazırlanıp bir dergiye gönderilmiş mi ondan bile hiç bir ses yok. Sadece patent başvurusu yapıldığı söyleniyor. Hakemli dergide yayınlanmak neden önemli? Çünkü aramızda çok az insan kök hücre konusunda uzman, hatta bunların da ancak bir kısmı dişten elde edilen kök hücrelere özelleşmiş. Benim bu konudaki bilgim genel biyoloji eğitimimden, arada okuduğum haberler ve dinlediğim konuşmalardan (ve bu haber üzerine yaptığım ufak bir araştırmadan) geliyor. Ama bu grubun bahsettikleri yöntemin yeniliği, güvenilirliği, deneysel yöntemlerinin kalitesi ve potansiyeli hakkında yargı vermeye yetkin değilim. O yüzden bana anlatılan bu hikayeye güvenemem, her ne kadar Yeditepe Üniversite'sine güvenim sonsuz olsa da -- insanların kendilerini kandırmaları bile o kadar basitken... Halbuki bu araştırma önce bir hakemli dergiye gönderilse, orada değerlendirilse, bu alanda yetkinlik sahibi olan uzmanlar bu araştırmada yapılan işin kalitesi ve ileri sürülen sonuçların ve yorumların doğruluğunu kontrol etmiş olacaktı. Bu kontrol sırasında eğer araştırmanın eksiği varsa bunların kapatılması istenecek ve muhtemelen araştırmacılar tarafından bu eksiklikler kapatılacak, yanlışlar düzeltilecek ve araştırma sonuçları hem daha güçlü hem de daha güvenilir olacaktı. Bizim açımızdan en önemli kısmı da, ileri sürülen iddiaların bağımsız uzmanlar tarafından da onaylandığını bilecek, güvenimiz artacaktı. Burda mesele araştırmanın ileride bir gün hakemli dergide yayınlanıp yayınlanmaması değil (muhtemelen yayınlanacaktır), haberin ve bu tantananın araştırma yayınlanmadan, bu aşamalardan geçmeden ortaya çıkmış olması.

Bütün bunları yazmamım sebebi Yeditepe Üniversite'sindeki Genetik ve Biyomühendislik bölümüne güvensizlik duymam, şarlatanlık yaptıklarını düşünüyor olmam değil. Aksine, bölümün web sayfasındaki bilgilere bakılırsa genç, dinamik ve üretken bir bölüm. Zaten eleştirilerimin hemen hepsi esas gazetecilere (gerçi yayın çıkmadan basın toplantısı düzenlemek muhtemelen bölüm ya da üniversite yönetiminin işgüzarlığıdır -- öğrenci çekmek için mi diye düşünüyor insan). Ama bilimadamları olarak yaptığımız işi halka anlatırken doğru şeyleri yapmalıyız. Yoksa ya ciddiye alınmayız, ya da tam tersine insanlar bu bilim denen şeyin anlamadıkları bir hokus pokus meselesi olduğunu düşünürler. Haberi yapan gazetecilerin öyle düşündüğü belli...

* Diş folikülü, gelişmekte olan dişi çevreleyen torba benzeri bir doku.

3 yorum:

  1. Cok dogru noktalara deginiyorsunuz efendim; yapilmis olan calisma, tum havada kalmis noktalarina ragmen, ilginc gozukse de; boyle kendini sokaklara atip " dunyanin kilidi elimizde, ha ha" tarzi basin toplantilari yapacak kadar onemli gozukmuyor. Zaten o seviye onemli olsa, basin toplantisi yapmak en abes sey olur; sonra bunun patentini nasil alacaksin? "Reklam kokan hareketler"in bilim versiyonu; ne yazikki dunyada bir kac yer disinda tum gazeteler bu matrixvari yari dogru teknoloji haberlerine suluk gibi yapisiyor; boylece de halki ya korkutuyor ya da gereksiz yere heyecanlandiriyor..

    YanıtlaSil
  2. tesadufun igne deligi olarak bloga facebook uzerinden rastlayip, tamamen yarina yetistirmem gereken teslime hazirlanmamak amaciyla yine buna cok benzer bir denyolugu paylasmak istedim. burada da arastirmayi yapan kisiden bagimsiz olarak alakasiz bir ucuncu sahis bizim ahmet abi de boyle bi calisma yapiyor diye gazeteye haber gondermisti. sonuc olarak arastirmanin asil sahibi olan arkadasim onlarca hasta ve hasta yakini ile telefonla konusup maalesef henuz oyle bir tedavi bulmadiklarini, gazetenin yanlis haber yaptigini soylemek zorunda kalmisti. referans babinda google'layip tekzip icin basilan gazeteye yonelik mektubu buldum: http://www.kasder.org.tr/index.php?option=com_content&view=article&id=14%3Atuerk-mal-mucize-kas-icin-tekzip&catid=10%3Aduyurular&Itemid=85&lang=en
    (evet simdi arkeoseramik odevime geri donebilirim huzur icinde..)

    YanıtlaSil
  3. Teşekkürler Pelin, bu mektubu paylaştığın için. Dr. Kocaefe'nin meslek etiği doğrusu takdire şayan. Keşke daha çok biliminsanımız bu duyarlılıkta olsa, biz de başka şeyleri yazsak bu blogda.

    YanıtlaSil